Tanıtım
Psikiyatri (Ruh Sağlığı ve Hastalıkları), insanın duygu, düşünce ve davranışlarında, çevreye uyumunda görülen bozuklukların incelenmesi, tanımlanması, sınıflandırılması, tedavi ve korunması ile uğraşan bir tıp dalıdır. İlgilendiği alana göre; çocuk ve ergen, erişkin, yaşlılık psikiyatrisi, adli psikiyatri, konsültasyon ve liyezon psikiyatrisi, psikofarmakoloji, psikoterapi gibi alt dalları vardır. Yaklaşım şekline göre; dinamik, biyolojik, bilişsel-davranışçı, varoluşçu vb. gibi çeşitli yaklaşım biçimleri vardır. Anabilim dalı olarak hedefimiz; genel tıptan kopmadan, çağdaş bilimsel standartlarda, araştıran, analitik düşünen, tarihi ve kültürel perspektifi göz ardı etmeden bütüncül yaklaşımı uygulayan, etik değerlere bağlı, insanı seven hekimler yetiştirmektir. Anabilim dalımız, ülkemizdeki en yoğun hasta potansiyeli, uygulama imkanları ve klinik zenginlikleriyle ülkemiz psikiyatrisinde söz sahibi olma iddiasındadır. Psikiyatri uzmanlık eğitimi 4 yıl olup 4 ay çocuk psikiyatrisi, 3 ay nöroloji rotasyonu bulunmaktadır. Psikiyatri, tarih boyunca belki de üzerinde en fazla tartışmanın yapıldığı, toplumun geneli bir yana dursun, hekimler tarafından bile kimi zaman tam olarak anlaşılamamış sürekli gelişen, 2000’li yıllara bilimsel birikimini çok artırarak girmiş ve inanılmaz bir hızla gelişimi sürdüren bir tıp dalıdır. Şüphesiz psikiyatrik rahatsızlıkların temel organı beyindir ve işlevleri açısından günümüzde en az anlaşılabilmiş organımızdır, bu yüzden psikiyatride gelişim ve değişim hızlıdır. Çağımız hekimlik anlayışı biyomedikal modele bağlıdır ve psikiyatri de son 50 yılda biyolojik modele doğru evrilmiştir. Ancak insan biyolojik olduğu kadar psikolojik ve sosyal bir varlıktır ve bu üç sistem birbiriyle sürekli ve dengeli bir ilişki içindedir. Sadece organ ve dokulara odaklanmış biyomedikal model indirgemecidir ve insanı anlamaktan uzaktır. Psikiyatri diğer tıp dallarından Biyopsikososyal bütüncül yaklaşımı nedeniyle ayrışır. Psikososyal yaklaşımın ağır bastığı yıllarda ise psikiyatri genel tıbbın dışına itilmiş, ancak hastanelerin dışında kendine yer bulabilmiştir. Psikiyatrik bilgi ve uygulamalar bilimsel ve kanıta dayalı olmak zorundadır bu da biyolojik temeli zorunlu kılmaktadır.
Psikiyatri tarihi insanlık tarihi ile başlar. İlk yazılı kaynak M.Ö. 2200 yıllarında Mezopotamya’da "korku, huzursuzluk, uyku" için reçeteye rastlanır. Mısır ve Hind'de, Çin'de "bunama ve delilik" tanımlarına rastlanır (M.Ö. 1500, 800). İlk defa Hipokrat (M.Ö. 460-370) beyne işaret ederek "histeri, melankoli" gibi terimler kullanmış ve epilepsi, mani, paranoya, psikoz tanımlarını yapmıştır. Hipokrat’ın açtığı çığır batıda M.S. 200’lere kadar sürmüştür, sonra ortaçağ karanlığı ile birlikte akıl hastalıklarında tekrar Hipokrat öncesi büyüsel-animistik düşünceye dönüldüğü görülmektedir. İşkenceler çağı başlamıştır ve 16-17.yüzyıllara kadar bu uygulamalar sürdüğü görülmektedir. Ortaçağda İslam dünyası antik Yunan eserlerinin Süryanice ve Arapça’ ya çevrilmeleri ile gelişmiş bilgilere sahip olmuş ve bunları geliştirmiştir. İlk akıl hastanesi Bağdat'ta kurulmuştur(MS 765). ErRazi (psikoterapi), ElBiruni (biyopsikososyal yaklaşımın temelleri), İbni Sina (müzikle tedavi, psikosomatik hastalık kavramı, kişilik tanımlamaları) ve daha birçok isimden söz etmek mümkündür. Şerafettin Sabuncuoğlu (1386-1470) yine anılması gereken bir isimlerden biridir; el yazmalarında mal-i hülya (hülyaya meyil), unutkanlık ve baş ağrısı gibi psikiyatriyle ilgili durumlarda dağlama yapılmasını önermiştir. Hülyaya meyil denen şey; günümüzde korkular, takıntılar ve depresyona karşılık gelmektedir. Fakat kendisinin tam da günümüze karşılık gelen bir psikiyatrik yaklaşımı vardır. Örneğin, “Önce bitkisel ilaçları kullan, onlar fayda etmezse başına sıcak uygulaması yap, o da fayda etmezse dağlama yap, ama dikkat et demiri cildine değdirme” diyor. Kantaron otunu antidepresan olarak kullanmıştır. Çağdaş psikiyatrinin son 200 yılda başladığı düşünülürse 500 yıl önce yaşamış Sabuncuoğlu'nun değeri anlaşılır. Onsekizinci yy. sonlarında Fransız hekim Pinel akıl hastalarını zincirlerden kurtararak çağdaş insancıl psikiyatrinin ilk adımlarını atmıştır. Daha sonra Fransız ve Alman ruh hekimleri; Esquirol, Bernheim, Morel, Charcot, Piere Janet, Kraepelin, Breuer, Freud, Bleuler, Jung, Adler gibi birçokları çağdaş psikiyatrinin kurucusu oldular. Psikofarmakolojinin gelişip ilaçla tedavinin yaygınlaşması, DSM ve ICD gibi tanı sistemleriyle ortak psikiyatri dilinin oluşması, nörobilim ve genetikteki gelişmeler, psikiyatri hizmetlerinin toplum içine yayılması (büyük akıl hastanelerinin kapatılması) son 50-60 yılda psikiyatriye büyük sıçratmalar yaşatmıştır. Avrupa ortaçağı yaşarken Türk-İslam toplumlarında insancıl bir yaklaşım mevcuttu, Selçuklu ve Osmanlı ilk yarısında Anadolu’da açılan şifahaneler zamanının en iyi bakım veren kurumlarıydı. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1839 da açıldığında ne yazık ki psikiyatri eğitimi yoktur. Ülkemizde çağdaş eğitim görmüş ilk ruh hekimi 1898 de Gülhane'de psikiyatri derslerini başlatan Raşit Tahsin’dir. Köhneleşmiş Toptaşı Bimarhanesini 1927 de Bakırköy’e taşıyan efsaneleşmiş hekim Mazhar Osman Türk psikiyatrisinin kurucusu olarak bilinir. O Bakırköy hastalara ve Türk psikiyatrisine hizmet eden ülkemizin en eski ve köklü psikiyatri kurumudur. Nazım Şakir, İhsan Şükrü Aksel, Fahrettin Kerim Gökay gibi önemli isimler Kraepelin okulunda yetişmiş hekimlerdir. Daha sonra yetişen ve bugün de yaşayan isimlerini tek tek sayamayacağımız çok sayıda önemli psikiyatri hekimi yeni hekimler yetiştirmiş, Türk psikiyatrisine hizmet edip uluslararası alanda da saygın bir yere taşımışlardır.
Akademik Kadromuz
Doç. Dr. ŞENGÜL ŞAHİN
Doç. Dr. YARKIN ÖZENLİ
Erişim Bilgilerimiz
Dr. Mithat Özsan Bulvarı Kışla Mah. 4522 Sok. No:1 Yüreğir/ADANA | |
0322 455 90 00 | |
- |